Çocuk Gelişimi Makaleler

OKULA UYUM SÜRECİ

OKULA UYUM SÜRECİ

OKULA UYUM SÜRECİ Okul öncesi dönem, çocukların gelişiminin ve ilerlemenin en hızlı olduğu dönemdir. Kişilik yapısının temellerinin atıldığı bu dönem, çocuğunuzun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimi açısından yaşamında çok büyük bir yer tutmaktadır. Bu nedenle ilk sosyalleşme sürecini yaşayan çocuğunuzun, bu süreci sağlıklı geçirmesi çok önemlidir. Çocuklarımız önlerine çıkan önemli değişikliklere hazırlık için ailelerinin yardımına ihtiyaç duyacaklardır. Çocuklarımız iki yaşından itibaren, anneyle kendi benliğini ayırma konusunda daha somut davranışlarda bulunur. Bu, çocukların sosyalleşme ihtiyacının da göstergesidir. Çocuklar kendi benliğini sosyal ortamda, diğer insanların yanında daha kolay keşfeder. Anneye ve babaya alternatif bir öğretmen figürü, aynı oyuncaklarla ilgilenen diğer çocuklar faktörü, çocuğun evde daha sınırlı olan dünyasının zenginleşmesi için verimli bir gelişim ortamı sunar. Anaokulu çocuğun oyun yoluyla sosyal, bilişsel ve duygusal anlamda yetkinliklerini geliştirici bir eğitim programı izlediği sürece, çocuğun en azından günde birkaç saatini geçirmesi için ideal bir ortamdır. Anaokulu ortamında oyuncaklar paylaşılmalı, kaynaklar sırayla kullanılmalı, öğretmenin program akışını takibini tüm çocuklar izlemeli, yani tam da dış dünyada olduğu gibi, oyun ortamında da bir kurulu düzen olduğu kavranmalıdır. Rehberlik birimi olarak, hayatınızın bu önemli döneminde ihtiyaç duyduğunuz her konuda çocuklarımızın yanlarında olacağız, atacakları her yeni adımda onları destekleyip yüreklendirecek, heyecan ve başarılarını birlikte paylaşacağız. Önceden okul öncesi kurum deneyimi olmuş bir çocuk, her ne kadar evden ve özellikle anneden ayrılma sürecini deneyimlemiş, bir grubun üyesi olmuş, kurallar ve sorumluluklar hakkında fikir sahibi olmuşsa da araya giren yaz tatili ile tekrar uyum sürecine ihtiyaç duyabilir. Bu konuda onlara nasıl destek olabilirsiniz? • Öncelikle, anne-baba sakin ve soğukkanlı olmalıdır çünkü ailenin verdiği tepkiler önemlidir. Çocuk, bu tepkilere bakarak aynı kaygıyı ve paniği yaşamaya başlayabilir. • Çocuğunuzun okulun ilk günü yaşayabileceği en önemli kaygı, sürekli okulda kalacağı, eve dönmeyeceği ya da gününün tamamını okulda geçireceği ile ilgilidir. Oryantasyon programının ilk gününde çocuğunuza, okula geliş-gidiş saatleri hakkında bilgi vermeniz onu biraz olsun rahatlatacaktır. Sizlerin de çocuğunuzu öğretmenine teslim ettikten sonra onu merak etmeniz doğaldır. Ancak, bu meraktan dolayı yanına gidip neler yapıyor diye bakmak istemeniz yaşadığınız endişenin çocuğunuza yansımasına neden olur ve ona kaygılanmakta haklı olduğu mesajını verir. Bu tür bir davranış aynı zamanda çocuğunuzun bağımsızlaşma sürecini de olumsuz etkiler. • Çocukla her zaman açık ve anlaşılır bir dille konuşulması önemlidir. Çocuk okula gitmek istemiyorsa, bu korkusunun nedenleri ve endişeleri üzerine onunla açıkça konuşulmalıdır. Ancak bunu yaparken, kişiliğine karşı olumsuz şeyler söylememeye dikkat edilmelidir. (sen bebeksin, bak kimse ağlamıyor sadece sen ağlıyorsun v.b.) • Öğretmenlere bakış açısı, çocuğunuzun uzun yıllarını geçireceği okula bakış açısının temellerini oluşturur. Daha ilk günlerden “şunu yapmazsan öğretmenine söylerim” ifadeleri öğretmenleri ile kuracağı güven ve sevgi ilişkisini olumsuz yönde etkiler. • Çocuğunuz sabah okula gelmeniz konusunda ısrar ediyorsa, ona herkesin sorumlulukları olduğunu hatırlatarak, kendi sorumluluklarınızdan bahsedebilir, onunkinin de okula gitmek olduğunu belirtebilirsiniz. Kullanacağınız ifadelerin kısa ve net olması; ayrıca söz ve davranışlarınızın tutarlı olması çok önemlidir. • Okul, konuşulan tek konu haline getirilmemeli ya da okula uyumunda hiçbir şey olmamış gibi davranılmamalıdır. • Çocuğunuz okuldan eve geldiğinde gününü nasıl geçirdiği ile ilgili sohbet etmeniz onun okul deneyimlerini sizinle paylaşarak rahatlamasını sağladığı gibi okula uyum sürecini de hızlandırır. Bir takvim üzerinde, okulda bulunacağı günleri ve tatil günlerini işaretlemek, okul günlerinde öğretmenleri ve arkadaşları ile yapacağı güzel şeyleri anlatmak da onu rahatlatacaktır. • Öz bakım becerileri, çocuğun okulda ihtiyaç duyduğu becerilerin toplamıdır. Çocuk, tuvalet ihtiyacını gidermek, çorap ve ayakkabılarını giyebilmek gibi alanlarda zorluk çekiyorsa, ilerleyen günlerde okula gitmek istemeyebilir. Bu becerileri yeterince gelişmemiş çocukların anne-babaları, öğretmenleriyle bu durumu paylaşmalı, olası bir sorun işbirliği ile halledilmelidir. • Normal bir uyum sürecinde dahi, psikolojik nedenlere bağlı olarak; karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, yüksek ateş v.b. rahatsızlıklar yaşanabileceği unutulmamalıdır. Böyle bir durumla karşılaştığınızda telaşa kapılmadan tutarlı ve kararlı bir şekilde sorunu çözmeye çalışmanız uygun bir yaklaşım olur. • Çocuğunuz, herhangi bir sağlık şikâyeti ile okula gitmek istemiyorsa, öncelikle onu yargılamadan ve eleştirmeden dinlemelisiniz. Eğer rahatsız olmadığından eminseniz, ona, okulda revir olduğu, hastalık durumunda okul hemşiresinin kendisiyle ilgileneceği, sizin hemen haberdar edilip okula gelebileceğinizi uygun bir dille açıklamalı ve okula gitmesi konusunda onu ikna etmelisiniz. Daha sonra bu olaydan sınıf öğretmeni ve psikolojik danışmanını haberdar etmelisiniz. • Yatış ve kalkış saatlerinin rutine oturtulması okula uyumun yanı sıra çocuğunuzun verimli öğrenmesine de olumlu etki sağlayacaktır. • Öğretmenle yapacağınız işbirliği konusunda samimi ve açık olmak gerekir. İlk haftalarda çocukla beraber okula gitmek gerekebilir. Ancak bu süreyi uzatmak ve sabahtan akşama kadar beklemeyi görev haline getirmek, çocuğun anne-babaya bağımlılığını daha da arttırabilir. Okulda kalma sürelerini zamanla azaltmak ve uygun bir sürede sonlandırmak gerekir. Unutmayın ki çocuklar yeni şartlara büyüklerden daha kolay ve rahat uyum sağlarlar. Çocuğunuzun yaşayabileceği güçlükler kısa süre içerisinde yapacağımız işbirliği ile ortadan kaldırılabilir. Bu süreçte size güvenmesi ve sizi yanında hissetmesi onun en önemli yardımcısı olacaktır. Sağlıklı, huzurlu, başarılı ve işbirliği içinde bir yıl geçirmemiz dileğiyle.

© 2013 Yekta Kreş | www.yektakres.com